Kotor... Tarihi dokusu, mükemmel denizi en çokta sakinliği ve huzuru ile bizi büyüledi... Tamamını yürüyerek yaklaşık üç saatte gezdiğimiz Unicef'in koruması altındaki bu küçük tarihi şehir, birçok eksiğine rağmen önümüzdeki yılların en popüler gezi yerlerinden biri olmaya aday. Yine büyük oğlumla başbaşa, omzumuzda sırt çantamız kısa bir tatil yaptık. Anne-oğul, plansız programsız, canımızın istediği gibi gezmeyi çok seviyoruz. Niyetimiz Hindistan'dı ama beş güne sıkıştırmaktan vazgeçince, daha yaz başından beri gitmeyi düşündüğümüz Montenegro'yu görelim istedik. Daha önceki Hırvatistan tatilimiz de olduğu gibi, "gözde bir tatil beldesi" olmadan, iyice kalabalığa karışmadan o güzel Adriyatik kıyılarını adım adım keşfe devam ettik. Hemen bayram öncesi çıktığımız bu tatil yazısı ise, yıllar sonra tekrarlayan boyun fıtığım yüzünden bu zamana kaldı. Beş günlük Montenegro (Karadağ) gezimiz de hedefimiz, iki ünlü kıyı şehrini Budva ve Kotor'u gezip, ardından Dubrovnik'e de günü birlik bir ziyaret yapıp tamamlamaktı. Fakat, Kotor'u o kadar çok sevdik ki, Dubrovnik ziyareti aynı Hırvatistan gezimizde olduğu gibi yine başka bir bahara kaldı. Tabii Kotor'u çok sevince yazıyı da sonundan başlayarak yazmak zorunda kaldım. Kısacası, ilk gittiğimiz şehir Budva olmasına rağmen, önce Kotor'u sizlerle paylaşmak istedim. (Bir ay önce tekrar gittim ve yeni bir yazı paylaştım. Bu yazımı okuduktan sonra yeni Karadağ yazımı da okumanızı tavsiye ederim.)
Karadağ (Montenegro) şimdilik Hırvatistan gibi vizesiz seyahat edebildiğimiz yerlerden. Temmuz ayından itibaren de ilk defa Karadağ'a haftada üç gün THY ile direkt uçuşlar başladı. Sabah 11.30 uçağı ile başlayan yolculuğumuz bir saat 25 dakika sonra Podgorica (başkent)havaalanında son buldu. Küçük havalimanından dışarı çıkınca, eğer araba kiralamıyorsanız şehir merkezine ya da otogara ulaşmak için tek yol taksi. Taksiler, yaklaşık 10 dakikalık bir yol olan otogara kadar 15 Euro alıyorlar. Ülkenin başkenti olan Potgorica'dan her yere otobüs kalkıyor. Otogar da havalimanı gibi küçüçük, kasvetli. Gişelerde çalışanlardan başka kimse İngilizce bilmiyor. Mesafeler yakın olduğu için şansınıza büyük temiz bir otobüs de, küçüçük pis, havasız, şoförün hiç durmadan sigara içtiği bir minübüs de denk gelebilir. Budva yolculuğumuzda şanslıydık büyük, güzel, yeni bir otobüs geldi. Otobüslerde numara yok canınız nereye isterse oturuyorsunuz. Dağ yollarından ilerleyerek bir saat elli dakika sonra tepeden gördüğümüz şahane deniz manzarası olan şehre vardık. Bu güzel şehirde iki gün geçirdikten sonra (bu yazıdan sonra hemen yazılacak), sabah erkenden Kotor'a gitmek için otogara geldik. Biletimizi aldık ve bu sefer de şanslıydık, ilk otobüs kadar olmasa da rahat sayılabilecek bir otobüsle Kotor'a vardık. İlk önce yer ayırttığımız oteli bulmak için yola koyulduk. Çat pat anlattıkları İngilizceleriyle yaklaşık 10 dakika kadar yürüyerek otelimize vardık. Denizin hemen önündeki tarihi taş evlerin arkasında güzel, temiz bir otel. Ahşap mobilyalarla döşenmiş. Kocaman odamızın balkonuna çıkınca manzaraya bayıldık. Tepeden inerken gördüğümüz dağların rengini almış deniz bütün güzelliğiyle birkaç adım ötemizde, tam karşımızda duruyordu.
İşte Kotor;
Genel olarak özetlersek, çok küçük ve tarihi bir yer olan Kotor'un doğal güzelliği ve denizinden başka pek görülecek birşey yok. Daha çok sabah gelip, akşamüstü limandan ayrılan büyük yolcu gemilerinin uğrak yeri. Tabii bir de özel yatların. Yerel halk İngilizce bilmiyor. Sadece turistik yerlerde çalışanlar çok az İngilizce biliyor. Para birimi euro. Her yerini görmeye, denize bir dalıp çıkmaya sadece bir gün bile yeterli. Sadece sabah kahvaltısı veren küçük otelleri temiz ve uygun fiyata. Oda hergün toplanıyor, havlularınız değişiyor. İçlerini görmedim ama pansiyon çok, yer ayırtmadan rahatlıkla gelinebilir, eminim ki temizlik sorunu yaşanmaz. Yalnız yabancı birkaç yorumdan pansiyonlarda su sorunu olduğunu okumuştum, belki buna dikkat etmek gerekebilir. Ama otellerde öyle bir sorun yok. Halkı fakir, öyle marka kılık kıyafet bilmiyorlar. Neredeyse herşeyleri yerli malı. Bildiğimiz yiyecek markaları yok. Mc Donalds ve Starbucks adı onlara hiçbirşey ifade etmiyor. Kotor'un daha yeni yapıldığı belli olan küçüçük bir alışveriş merkezi var. İçinde Adidas'ın mağazası açılmış, bütün gençler orayı geziyor. Bir de Taç'ın ev tekstili mağazası açılmış, onu görünce sevindim.
Kent Hırvatistan kadar temiz değil. Trafik düzenli. Arada yeni model araçlara rastlasak da, 15-20 yıllık hatta daha yaşlı araçlar çoğunlukta. Şehir de belediye otobüsü yok, taksi ucuz gerekirse taksi kullanılıyor. Daha çok her yere yürüyerek gidip geliyorlar, bisiklet çok kullanılıyor. Evinizin önündeki iskeleden, denize attığınız oltayla kocaman deniz çipurasını yakalayıp akşam yemeği yapabilirsiniz. Genç kızlar gece yarısı sahil yolunda ayaklarında patenler bir aşağı bir yukarı geziyorlar. Her açıdan çok emniyetli bir yer. Körfezi çevreleyen o meşhur taş evlerin arkasında iki sıra kadar yeni binalar yapılmış. Hepsi, az katlı, eski yapılara uyumlu. Çocuklar mutlu. Okuldan çıktıktan sonra sahilde ya balık tutuyorlar ya da denize giriyorlar. Genç anneler, ev kadınları ya da yaşlılar, işlerini bitirdikten sonra, ellerinde havluları deniz kenarında birkaç saat geçirip geri dönüyorlar. Bahçeler nar ve azıcık yapraklı ama üstü bol incirli ağaçlarla bezenmiş. Havası çok temiz, dağların arasında kaldığı için güneş erkenden batıyor, sabah hava geç aydınlanıyor. Gece duyabileceğniz tek ses denizin sesi, öyle bar, disko vs... yok, yanlış hatırlamıyorsam sinemada yok. Ya da biz rastlamadık.
İşte bizim aşık olduğumuz Kotor'un bu yüzü... Deniz kenarında tek başına oturmak, akşam deniz sesiyle uyumak. Şehrin yavaş temposu. Huzur dolu ortamı ve sakinliği. Ne istiyorum biliyor musunuz? Seneye Eylül- Ekim aylarında bahçesinde incir ağacı olan, akşam serinliğinde karşısında güzel ev şaraplarının tadını çıkaracağım bir şömineye sahip ev kiralamak.
Kotor kalesi ve bayrak direğine tırmanış;
İlk işimiz gelmeden önce göreceğimiz yerler listemize aldığımız Kotor kalesini gezmek için fotoğraf makinesi, kamera ve şapkalarımızı alıp kaleye doğru yola koyulmak oldu. Kale körfezin tam ucunda Kotor'un tamamına hakim bir yerde inşa edilmiş. Kalenin içi çok büyük, birkaç tane büyük kilise, çok katlı taş evler, yine büyük sayılabilecek birden fazla meydanıyla sizi büyülüyor. Birer labirent gibi olan daracık sokakların her birindeki binalar otel, mağaza ve restoran olarak kullanılmakta. Birkaç yanlış denemeden sonra kaleye tırmanmak için doğru yolu buluyor ve kişi başı 2 euro vererek kaleye tırmanmaya başlıyoruz. Bayrak direğine giden 400 metrelik dik merdivenlerde soluklanmak için durduğunuzda aşağıdaki manzara sizi büyülüyor. Taş evlerle çevrelenmiş körfez ve altınızdaki şehir merkezi (yani kale içi), biraz önce yanından geçtiğimiz kalenin hemen yanından geçip denizle birleşen geniş kanal ayaklarınızın altında kalıyor.
Yer yer çöken daracık merdivenlerden tırmanmak zirveye yaklaştıkça zorluyor. Ama manzara sizi yürümeye ikna ediyor. Bayrak direğinden aşağıya baktığınızda biraz önce gördüğümüz o devasa gemi, minicik bir gemiye dönüşüyor... Kale tırmanışını 30 derece civarında bir havada öğle saatlerinde yaptık. Bu şartlarda bile kaleye tırmanma ve inme bir buçuk saatimizi aldı. Burada bir uyarı yapmak isterim. Hepimize zor gelen kısmı tırmanma gibi görünse de aşağıya iniş, zemin şartlarından dolayı daha zorlayıcı. Tırmanmak için spor ayakkabı, şapka ve su olmazsa olmazlarınız olmalı. Parmak arası terlik ve sandaletle gelenlerin birçoğu yolun yarısından sonra dönmek zorunda kaldı...
Bunları unutmayın;
- Kaleye tırmanmak ve inmek toplamda 1,5-2 saat arasında sürüyor. Vaktiniz müsaitse, sabah erken ya da akşamüstü çıkmayı tercih edin.
- Spor ayakkabı, ince bir t-shirt, şort ya da pantolon tercih edin. Yanınıza küçük bir şişe su almayı unutmayın.
- Kale içine 2-3 saat vakit ayırın. İçinde görülmesi gereken bir sürü kilise, hediyelik eşya mağazaları, oteller ve restoranlar var. Ayrıca banka ve postane de bulunmakta.
- Gece en hareketli yerlerden biri kale içi. Hem yemek yiyip, birşeyler içebilir, hem alışveriş yapabilirsiniz.
Kotor yemekten sınıfta kaldı. En popüler yemekleri makarna, bol kremalı krepler, pizza ve yine pizza...
Güzel bir görsel şölen olan, kale tırmanışının ardından sırada kale içini gezip, yemek yemek vardı. Bir yandan kale içini gezerken, diğer yandan da büyük meydanlardaki cafelerde yenen yemeklere göz atıyorduk. Ama küçük büfelerde dilimi 1-2 euro olan pizzalar ve yine aynı fiyata satılan hamburgerleri gözümüz tutmazken, aynı yiyecekleri restoranlarda da yediklerini görünce burada yemekten vazgeçtik. Kaleyi gezmeyi biraz da akşama bırakıp, otelimize giden sahil yolunda gördüğümüz restoranlarda şansımızı denemek istedik. Sahildeki üç restorandan en güzel olanını (Pronto) seçip pizza ve bira siparişimizi verdik. Evet seçimimiz doğruydu, görünüşü ve lezzetiyle yediğimiz pizza size tavsiye edilecekler listesine girdi.
Yemek kültürleri çok farklı. Öyle bizim gibi, salata çeşitleri, mezeler ve sebze bilmiyorlar. Daha çok et ve hamur işi ağırlıklı besleniyorlar. Belki de yazın sıcak ama, kışın dağlardan kaynaklanan soğuk hava buna etkendir. İki tane pastaneye rastladık biri kale de, diğeri sahil yoluna girerken. İkisinde de şunu alıp yesem diyecek bir çeşit bulamadık açıkcası. Marketlerinde, makarna ve çok az pirinçten başka kuru bakliyat yok. Nohut, fasulye, mercimek, bulgur satılmıyor. Bolca bisküvi, şekerli hazır gıdalar, cips, iki litrelik bira ve yine iki litrelik meyve suları marketlerin en çok satılan ürünleri. Yoğurt yok. Ama ayran var. Bizim ayranlarımızdan daha koyu kıvamlı ama lezzetli. Bildiğimiz yabancı marka ürenlerin hiçbiri yok, cocacola bile daha çok restoranlarda satılıyor, onun dışında herşey yerli malı. Biz de Algida'ya denk gelen, Frigo markalı dondurmalarını denedik, açıkcası pek beğenmedik. Ama size tavsiye edeceğimiz iki güzel restoran bulduk. Biri marinanın restoranı ki, hem yemekleri, hem servisi, hem de mekan mükemmel. Burada lezzetli yemek ve güzel şarabın tadını çıkardık. Diğeri de kale içinde Vardar Otel'in restoranı. Üstelik bu restoran da makarna ve pizza yok. Daha çok tavuk, et ve salata çeşitleri var. Gayet güzel keten peçetelerle, yemekler şık tabaklarda ve içecekler şık bardaklarda servis ediliyor. Burada kale içinin hareketli ortamında keyifli bir yemek yiyebilirsiniz.
Bunlara dikkat edin;
- Sabah kahvaltıları otellere göre değişiklik gösteriyor. Kahvaltıların vazgeçilmezi peynir, sosis ve yumurta. Kaldığımız otelde yumurta ve sosis siparişleriniz alınıp dilediğiniz gibi pişiriliyor. Bal, reçel, tereyağı küçük kutularda, mısır gevreğini çok seviyorlar. Siyah çayı pek bilmiyorlar. Otellerde ve mönülerde var ama yerel halk pek içmiyor. Ama bütün bitki çaylarını bulabilirsiniz. Kahve ve kutu meyve suyu en çok tükettikleri içecek. Budva'da kahvaltıda börek ve kek gibi hamur işleri varken burada sadece ekmek vardı. Bir de zeytin bilmiyorlar. Yine Budva'da ki otelde küçük bir tabak da olsa yeşil zeytin varken, burada sadece pizzaların üzerine bir iki tane yeşil zeytin koyuyorlar.
- Küçük büfelerde ve pastanelerde peynirli kocaman pizza dilimleri ve hazır köftelerden yapılmış dev hamburgerler 1-2 euro arası. Tercih ederseniz rahatça doyarsanız. Bir şişe bira da yaklaşık aynı fiyatlarda.
- Sahil yolunda üç tane yanyana restoran var, hemen deniz kenarında. Şık koltukları ve masaları ile keyifli ve temiz yerler. Hemen hemen hepsinin mönüsü ve fiyatları aynı. Öğle yemeklerimizi en popüler olan Pronto'da yedik. Orta boy pizzalar içindeki malzemeye göre 7-10 euro arasında. Küçük şişe biralar 2-3 euro. Et çeşitleri porsiyon başına 10 euro civarında.
- Marinadaki restoran akşam yemeği için mükemmel bir yer. Üstelik Kotor'un en lüks restoranı. Mönüdeki fiyatlar 10-20 euro arasında değişiyor. Bira ve şarap diğer yerlere göre 2 ya da üç kat daha pahalı. Ama değer... Rezervazyonsuz yer bulmanız biraz zor. Şehir turuna çıkmadan yerinizi ayırtın, daha sonra geceyi orada noktalarsınız. Zaten yemek sonrası gidecek bar, disko gibi yerler yok. Doğru yatmaya...
- Kale içindeki restoranların hepsi birbirinin aynı gibi. Gözümüze kestirdiğimiz Vardar Otel'in restoranı hem öğle, hem de akşam yemeği için tercih edilebilir. Porsiyonlar buralara göre biraz küçük ama servis çok iyi, yemekler lezzetli. Müşteri kalitesi de daha farklı. Fiyatlara gelince yemekler ortalama 8-12 euro, bira 2-4 euro arasında.
Kaleye tırmandık, karnımızı doyurduk şimdi Adriyatik'te yüzme zamanı...
Körfezin her iki kıyısında canınızın istediği her yerden denize girebilirsiniz. Öyle özel bir plaj, ya da üstü şezlonglarla dolu, lüks iskeleler aramayın. Deniz bütün Adriyatik kıyılarında olduğu gibi taşlık. Öyle bizde ki gibi uzun kumsallar yok. Buranın kıyılarında daha çok küçük beyaz çakıl taşları var, büyük kayalar yok, suyu sıcacık. Yürüyerek girdiğiniz deniz yerine göre 5 ya da 10 metre sonra birdenbire derinleşiyor. Hem de ne derinleşmek. Yaklaşık 50 metre ötenizden 10-15 katlı dev cruise gemiler geçiveriyor. Kendimize kaldığımız yerin yakınında çok küçük güzel bir koy bulup, kıyısı beyaz, birkaç metre sonrası yeşil ardından siyaha yakın renge bürünen o tertemiz sulara bıraktık... Yanımızda ki iskelede balık tutan iki genç adamdan, arkamızdaki yoldan tek tük geçen bir iki arabadan başka, hiç ses olmayan bu koy, okuldan çıkmış, havlusunu alıp gelmiş çocuklarla birden bire şenlendi. Okuldan çıktıktan sonra eve gelmek için saatlerce servis araçlarında vaktini tüketen kendi çocuklarımı düşününce, burada ki çocuklara imrenmedim değil açıkcası.
Bunlara dikkat edin;
- Deniz taşlık, (resimde kum gibi gözüküyor ama değil, yanılmayın) yanınızda deniz ayakkabısı olursa iyi olur.
- Öyle şezlong, şemsiye yok, aramayın. Beğendiğiniz yerden denize girip tadını çıkarın. Deniz tertemiz, bu mevsimde gayet güzel, sıcacık.
- Mümkünse çabuk kuruyan mayo tercih edin, mayonuzu değişmek için kabin, duş ve de tuvalet yok. Sadece temiz ve yüzmeye uygun mükemmel bir deniz var..
Kotor'da ne yapılır;
- Kaleye tırmanın, kale içini iyice gezip keşfedin.
- Eğer gece daha kalabalık ve renkli bir yerde vakit geçirmek istiyorsanız en hareketli yer kale içi.
- Kalenin hemen dışında hergün kurulan et ve sebze pazarı var. Pazar dediğime bakmayın, yaklaşık 30-40 metre birer sıra tezgahtan oluşuyor. Bütün sebzeler bahçeden koparılıp gelmiş, hepsi organik. Zaten her satıcının önünde bir iki kasa bahçeden ne çıktıysa onlar var. Pembe domateslere içim gitti. Bir de hayatımda yediğim en güzel inciri yedim. Küçüçük, hafif kuru, ama bol ballı değişik bir incir. İncirin tadına bakmadan gelmeyin. Bir de küçük siyah üzümleri var, buralarda pek görmediğim. Cinsini bilmiyorum ama onun da tadına bakılmalı. Hemen arkalarında ise, bizim pazarlarda kullandıkları buzdolaplarının içinde et, balık ve peynir satan satıcılar var. Pazar, akşamüstü yerini hediyelik eşya satan standlara bırakıyor.
- Yakın koylara günlük tekne koyları var vaktimiz yoktu biz katılmadık.
- Çok geç farkettiğimiz birşey de Kotor'un tamamını rahatça gezebileceğiniz, üstelik körfezin arkasına da dolaşan sarı otobüs. Sanırım belediye otobüsü (sadece tek sefer ya da sabah akşam olmak üzere iki sefer yapıyor olabilir), biz çok geç keşfettik. Onunla karşılıklı iki kıyıyı yürümek zorunda kalmadan gezebilirsiniz. Körfezi karadan dolaşmanın bir yolu da bisiklet. Kiralayıp akşamüstü, ya da sabah saatlerinde güzel bir keşif yapabilirsiniz.
- Şarapları güzel, marketlerden alabilirsiniz. Aynı şaraplar havaalanında iki katı fiyatına satılıyor.
- Bu kadar sakinlik fazla gelir diyorsanız, (birkaç gün sonra detaylı yazacağım) kalabalık plajları, sabaha kadar açık disco barları, tekne turları ile Budva tam size göre.
Kardeş ülke Arnavutluk yazımı buradan okuyabilirsiniz.
Rehber niteliğindeki gezi yazılarımın tamamını buradan okuyabilirsiniz.
Yorumlar
ben bosna - karadağ ve hırvatistan turu hazırlamak istiyorum kendime ama nereye kaç gün ayıracağımı bilemedim yazın gitmek istiyorum. Karadağı komple gezmek kaç günümüzü alır ayrıca dubrovik ve zagreb ayrıca bosnayla birlikte kaç gün planlamalıyım ?
Haziran ayında ben de ikinci kez gideceğim.
Hırvatistan için; /index.php/seya hat-yazlar/71-h irvatistan-2.ht ml
Eşim ve o zaman 3 yaşında olan oğlumuzla geçen kurban bayramında, Kosovadan Hırvatistana geçerken gidişde ve dönüşde birer gece kaldık Karadağ'da.Biz Kotor ile Budva arasında küçük bir kasabada "Sobe" denilen, bizim marmaris yada bodrumun eski pansiyonlarına benzeyen çok temiz ve samimi yerlerde 15-20 euroya (üçümüz) konakladık. Sobelerde mini mutfaklar mevcut. İsterseniz kendi yemeğinizi yapabiliyorsunu z ki; çok ucuza geliyor (etin kiloso 4 euro).Kısaca bu güzel ülkeye aşık olduk ve bu ramazan bayramında tekrar gitmeyi düşünüyoruz.
Kalın sağlıcakla..
Sevgiler
Not:Özellikle önereceğin yer varsa lütfen (damaktad@gmail.com) adresine yazarmısın?
Sayenizde o günleri yeniden yaşadık .
Karadağ tatilinden aklınızda ne kaldı derseniz ;
Kotor , Budva gibi çok bilinen şehirlerinin yanısıra Petrovac , Tivat , Herseg Novi , Bar Sutomore , Ulcinj koylarının güzelliği ,
Enfes ve ucuz deniz ürünleri ,
Kotor civarı bir plajda çalınan Ümit Besen 'in Nikah Masası şarkısı ve Ulcinj 'in en çok talep gören gece kulubünde slav sözlerle çalınan Türk şarkıları .
Cetinje civarında Skadarsko gölünün büyüleyici güzellikleri .
Kuzeye doğru Türklerin kurduğu Kolasin ve daha kuzeyde Zabljak kayak merkezleri ve Durmitor bölgesinin ilk sizin keşfettiğiniz duygusunu veren doğal hali .
Karadağ 'ın güzellikleri insanı beklentilerinin üzerinde etkiliyor .
İyi eğlenceler
Tatil anlayışımız birbirine çok benziyor:) Yazını büyük bir zevkle ve hevesle iç geçirerek okudum. Bir daha yanınızda beni de götürün:))Benim oğullarım da büyüyüp acaba benimle böyle keşfe çıkarlar mı diye hayal kurdum.
Doğal ve bozulmamış bir doğa ile karşılaşmak, tertemiz ve sakin bir denizkıyısında oturmak eminim size pozitif enerji olarak depolanmıştır.
SEVGİLERİMLE...
Eşimde eve dönerken yöre şaraplarından,r eçellerinden ve zeytinlerinden alıp gelmiş.. Bizimkilerden çok farklı değil ama tatmak hoş oldu;)
Deniz muhteşem gözüküyor,bu yaz bol bol yüzümedim o yüzden her su birikintisine atlamak istiyorum :)
Tüm bilgiler için teşekkürler..
Güzel bir tatil olmus paylasim icin tesekkürler
yerel yemekler acaba sadece restoranlarda mı bçyle az çeşitli. acaba evlerde pişenler ne? pazarından bahsetmişsin ya, hani taze sebzeler, bir de olta atıp taze balığını kendin tutabiliyorsun. kulağa ne kadar hoş geliyor.
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için