Seyahat ettiğim yerlerde en çok pazar yerlerini gezmeyi severim. Yakın köylerden gelen çiftçilerin, sabah erkenden toplayıp, pazara getirdikleri sebze ve meyvelere dayanamam. Milas pazarı da en sevdiğim pazarlardan biri. Daha sabah toplanmış kökleri üzerinde yeşillikler, bahçelerde ki ağaçlardan toplanan az ama tazecik meyveler. Kimi sandıklar üstünde, kimi yerlere serilen örtülerin üzerinde sergilenir. Kiminin önünde iki kutu tazecik dut, bir şişe pekmez, kiminde de ev yapımı tarhana, taze lor peyniri... Bahçesinde o sabah ne varsa toplayıp getirmiş, o yorulmak bilmez teyzelerle konuşmaya da, onlardan yeni tarifler öğrenmeye de bayılırım. Hal böyle olunca da, tatil dönüşü doğal olarak, arabanın arka koltuğu pazardan aldığım sebze ve meyvelerle, ev yapımı yiyeceklerle dolar. Hiç üşenmem, onları önce uzun araba yolculuğuna hazırlar, gelince de keyifle buzdolabına yerleştiririm. Milas pazarı epeyce büyük bir pazar. Hem açık, hem de kapalı bölümü var. Balıkçıların olduğu bir taraf ve her pazarda olduğu gibi tekstil ve mefruşat bölümü. O taraflara yolunuz düştüğünde; hafif bulutlu, ya da çok sıcak olmayan bir günde, siz de bu güzel pazarın ve Milas'ın güzel tarihi binalarının ve kocaman ağaçlarla bezenmiş sokaklarının keyfini çıkarın...
Herşeyden biraz... Biraz kabak, biraz salatalık (salatalıklardan biri hemen kağıt mendil ile silinir, pazar yeri gezilirken çıtır çıtır yenilir), bir iki bağ pancar. Pancar demişken, aldığım pancarlar eve gelince turşu oldu, sapları da salata. Eğer saplarıyla birlikte pancar bulursanız, onları da pancarla beraber haşlayın, üzerine bolca limon, zeytinyağı gezdirin. Tadı nefis oluyor. Onlar, bir de yapraklarından otlu börek yapıyorlar, benden paso... O da artık bir daha ki sefere... Tezgahlarının başındaki kadınlar, satış yaparken hem birbirleriyle dertleşiyor, hem de getirdiklerini bitirip bir an önce eve gitmenin telaşını yaşıyorlar.
Sabah erkenden toplanan kabak çiçekleri, birkaç kilo biber, birkaç adet kavun. En sevdiğim tezgahlardan bir örnek. Bahçe o gün ne sunduysa toplanmış gelmiş... Kabak çiçeği dolmasını çok sevsem de, o kadar hassaslar ki alıp eve getirmeye kıyamadım. Ama orada bol bol yedim...
Rengarenk, irili ufaklı kabaklar, tazecik yeşillikler. Marullar, rokalar, maydanozlar... Kabakların kilosu elli kuruş, yeşilliklerin üç-dört tanesi bir lira. Hepsinden eve alındı mı, alındı... Yeşilliklerden bolca salata, kısır, aklınıza ne gelirse, kabaklardan bol sarımsaklı ve domatesli kalye yapıldı.
Pazarı gezmek, resimler çekmek, satıcılarla laflamak güzel... Ama yemek yemeden de olmuyor. Pazarın tek köftecisi, kapısında sıra var. Yemeden geçmek olmaz... Köfteler eh işte, ama pide nefis, en güzeli de kuru biber kızartması. Ev yapımı buz gibi ayran... Servis yapanlar ise, arkadaşlarına yardıma gelmiş, burada okuyan üniversite öğrencisi pırıl pırıl genç kızlar...
Bütün kış özlemisim (burada yediklerim sayılmaz) hiç durur muyum? Önce güler yüzlü teyzeden izin alınıp fotoğraf çekildi, ardından teyzenin tazecik deniz börülceleri alışveriş torbasına yerleştirildi. Buralarda bollaşana kadar, birkaç akşamlık bol limonlu, sarımsaklı ve (pazardan, en lezzetlisi tadılıp alınmış) bolca zeytinyağı ile hazırlanmış börülce salatası da garantiye alındı...
Deniz kenarında en sevdiğim şeylerden biri portakal... Olur mu hiç demeyin. Portakal harareti azaltır, bence deniz kenarında yenilecek en doğru meyve... Bunlar da bol sulu ve tatlı. Denize girilmiş, uzunca yüzülmüş. Duş alınmış, gölgeye oturulmuş, kitap ele alınmış. İşte o anda en sevdiğim şey taze portakal yemek... Kış meyvesiyle yaz keyfi yapmak diye buna derim ben. Yapmadıysanız deneyin... Eh, bu durumda, alınan bütün portakallar, deniz kenarında afiyetle yenildi...
Kambersiz düğün olmaz. Bu tatlıyı güzel ülkemin neresine giderseniz, gidin yaz-kış karşınızda bulursunuz. O sıcakta yemedim, ama aklımda kalmadı mı? Kaldı... Herkes kapış kapış alıp, eve paket yaptırınca bari fotoğraflayayım dedim. Keşke bir tane de alıp karı-koca bölüşseydik. Şimdi fotoğrafına bakıp yutkunmazdım...
Ege'nin meşhur limonları. Kalın kabuklu epeyce iri. Limon tezgahının başına gidip, "Hiç bilemedim, nasıldır acaba?" diye tereddüt ederseniz; o sevimli teyze, birdenbire bıçağını eline alır, en beğenmediğiniz limonu seçip, ortadan keser. Sizin şaşkın bakışlarınıza aldırmadan elinle yere sıkarak, o beğenmediğiniz yarım limondan size neredeyse bir bardak su çıkarır, öylece kalırsınız. Yıllar önce bu limonları ilk gördüğüm de başıma gelmiş bir anıdır. Ama bu soruya tepkiler hala aynı. Kilosu elli kuruş, bir lira... Gönül ister iki-üç kasa getir bolca limota, limon kreması yap. Eşe dosta taze limon dağıt. Ama öyle olmuyor, makul ölçülerde alınıyor. Eve dönüşte, birazı ile anında limonata yapılıp içiliyor, kalanlar limon kreması olmuş bir kavanoz içinde buzdolabında kekleri, pastaları lezzetlendirmek için hazır ediliyor...
Zeytinsiz ege pazarı olmaz, almadan eve gelinmez. Ama bu yaz, balkon için almayı düşündüğüm küpe çiçeklerini, görünce zeytinlerin resmini çektik ama almayı unuttuk! Zeytinler artık Eylül ayına... Ama küpe çiçeklerini suladıkça Milas pazarının o cıvıl cıvıl görüntüsü, taze sebze meyve kokusu burnumda...
Bu yaz, siz de Bodrum tarafına giderseniz, salı günleri kurulan Milas pazarını bir dolaşın. O renk çümbüşüyle, tarladan, bahçeden daha o sabah toplanıp gelmiş tazecik sebzelere dokunun, kokularını hissedin. İnanın buralarda yediklerimizden ne kadar farklı tazelikte olduklarına ve o tazeliklerine rağmen de satıldıkları fiyatlara inanamayacaksınız. Haziran 2010
Yorumlar
hangi gün kurulduğunu belirtirseniz çok iyi olur,MİLAS pazarı hangi gün kuruluyor ?
Yazınız çok hoşuma gitti. İlk fırsatta gideceğim.
Sayenizde çok özlediğim memleketimi ve o muhteşem pazarını bir kez daha gezdim. Bir daha gittiğinizde mutlaka otlu börekten ve parkın yanındaki tarihi Rum dondurmacısında n "limonlu" dondurma yemeyi ihmal etmeyin.
Sevgiler
Alp
Turgutreis Pazarı’ndan basetmişsiniz. O nu da yazarmısınız..
Sevgiler
Bodrum'un bütün pazarları çok güzeldir. Hepsinin ayrı bir havası vardır. Turgutreis pazarını da fotoğrafladım ama Milas pazarının yiyecek bölümü çok daha güzel. Gidip görmenizi ve denk gelirseniz köylülerden zeytinyağı almanızı da tavsiye ederim. Sevgiler...
Tekrar hoşgeldiniz.....
Ne de güzel anlatmışsınız sizinle bende bütün pazarı dolaştım... :))
Sebze pazarını dolaşmaktan herzaman büyük keyif alırım....
Bizde bodrumaa gittiğimizde pazara gidiyorduk ama Milas hiç aklımıza gelmemişti... Grnrlde Akyarların ya da Turgutreisin pazarına giderdik...
Bu sefer mutlaka Milas gideceğim...
Sevgiler...
Teşekkürler...
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için