Mallorca-Barcelona (İspanya tatili)

Havaların ısınıp, güneşin yüzünü göstermesiyle hepimizin içinde de tatil kıpırtıları başladı. Bütün kışın yorgunluğunu atmak için eminim birçoğunuz, tatil planlarına başladı bile. Benim tatil programım, turla seyahat etmeyi sevmediğim için, "kendi yemeğini (ya da kendi işini) kendin yap" sloganım gibi "kendi tatil programını da kendin yap" şeklindedir. Bu yüzden de, gideceğim yerleri daha önce gezip görenlerin önerilerinden faydalanmayı, tecrübelerini okumayı severim. Benim gibi düşünenler için, CNN Türk spor spikeri Alp Özgen geçen yaz yaptığı Mallorca-Barcelona gezisini bütün ayrıntılarıyla bizimle paylaştı. İspanya'da ucuz, eğlenceli ve mükemmel bir tatil geçirmenin ipuçlarını bizim için yazdı. Şu anda da Finlandiya gezisinde olan Alp Özgen'e paylaşımı için teşekkür ederek, sizi bu güzel tatil yazısı ve fotoğraflarıyla başbaşa bırakıyorum.

İstanbul-Barcelona-Mallorca
Mallorca’ya doğrudan İstanbul uçuşu bulunmadığı için, en mantıklı olan Barcelona aktarmalı bur uçuş planı yapmak. Biz de İstanbul’dan THY uçağı ile Barcelona’ya yaklaşık 3,5 - 4 saatlik bir uçuştan sonra havalimanında pasaport kontrolü geçip aktarma için Mallorca uçağımıza doğru geçtik. Şansımıza herhangi bir rötar olmadı ve 2 uçuş arasındaki 3 saatlik süre dışında fazla beklemeden İberia havayolları ile Mallorca’ya geçtik. İndikten sonra daha önceden rezerve etmiş olduğumuz kiralık aracımız bizi bekliyordu.



Ev ve Araç kiralama
Şunu belirtmem gerekir ki, gerek konaklama gerekse ulaşım meselesini 5 kişi olduğumuz için çok ekonomik bir şekilde çözmemiz diğer alanlarda çok daha rahat para harcayabilmemizi sağladı. Bu tip tatil planları yapanlara (3 kişi ve fazlası için tabii) kesinlikle tavsiye edeceğim konu: Ev ve araç kiralamaları olacaktır. Otel ve toplu ulaşım ya da taksiden çok çok daha ekonomik bir yöntem olduğunu tecrübe etmiş bulunuyoruz. Şöyle düşünün; Mallorca’da adanın en güzel kasabalarından birinde, bir kır evi (villa) kiralıyorsunuz. Yüzme havuzundan, portakal bahçelerine, barbekülü terasından özel otoparkına kadar her türlü imkana sahip olduğunuz bir kır evi. Evin içinde tertemiz çarşafları, kullanımınıza hazır mutfağı (mikrodalga fırından fritöze kadar) banyoları, kliması ve televizyonuna kadar her türlü konfor da bulunuyor. Ve bu evde kişi başı günlük konaklama maliyeti sadece 20 Euro. Yani hiçbir otelde ya da pansiyonda bulamayacağınız bir fiyat-kalite ortalaması. Çünkü evin günlük kirası 100 Euro ve 5 kişi olduğunuz için kişi başına 20 Euro düşüyor.



Konaklama işini hallettikten sonra önemli ikinci unsur Mallorca adasını keşfetmek için ihtiyacımız olan araç kiralama işlemi. Bu konuda da yine konaklamada olduğu gibi birlikten kuvvet doğar ilkesinden yola çıkıldığı için kişi başı maliyetler hayli düşük. Hem de ortalamanın üstünde bir araç kiralayabilirsiniz. Biz günlük 55 Euro’ya bir Mercedes kiraladık ve yine kişi başı günlük benzini de dahil ettiğiniz de 16-17 Euroluk bir  maliyet çıktı ortaya. Başımızı sokacak bir evimiz ve uykumuz geldiğinde bizi evimize götürecek bir aracımız da olduğuna göre şimdi Mallorca’nın birbirinden güzel koylarını gezebiliriz.
Mallorca’da kalacağımız 5 günün her birinde farklı yerleri görebilmek adına evimizi adanın tam merkezinde yer alan ve tüm koylara eşit mesafede bulunan Montuiri’de kiraladık. Bu sayede her gün farklı bir noktayı ziyaret edebiliriz diye düşündük. Bu arada basın mensupları (sarı basın kartı olanlar) için Mallorca’daki her kamusal alanda (müze, mağaralar, tarihi alanlar vs…) basın indirimi olduğunu belirteyim. Barcelona’da ise durum daha farklı. Barcelona’da basın indirimlerinden faydalanabilmeniz için önce turizm ofisinden basın kartınızı onaylatan bir belge almanız gerekiyor.

Porto Cristo
Eve geldiğimiz gün uzun yolculuğun ardından tatil psikolojimizi tazelemek ve adada olduğumuzu hatırlamak adına hemen en yakın koya kendimizi attık. Burası da adanın doğu ucunda yer alan Porto Cristo sahil kentiydi. Yeşil ile mavinin kaynaştığı ve sarp kayalıklarla dolu sahil şeridi ile gerçekten güzel bir kasaba Porto Cristo. Akşamüstü gittiğimiz için sahil çok kalabalık değildi ve su tam istediğimiz kıvamdaydı. Denize girmek için tercih edilebilecek güzel koylardan birisi Poto Cristo. Ama çok daha bakir ve güzel koylar da olduğunu söylemem gerekiyor. Ancak Porto Cristo sahilinin çocuklu aileler için uygun olduğunu belirtmekte de fayda var. Kumsal plajında kano, deniz bisikleti, sörf gibi çeşitli aktiviteler de bulunuyor.



Sahil boyunca dizilen çeşitli restaurantlar, pastaneler ve cafelerde bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Yine sahil boyunca yer alan parklarda keyifli vakit geçirmek mümkün. Ancak Poto Cristo nefis sahil şeridinden ziyade yer altı mağaraları ile ün yapmış bir kasaba. Buraya gittiğinizde mutlaka yer altı mağaralarını gezmelisiniz. Zaten kasabaya yaklaşmaya başladığınızda otoyolun sağında ve solunda sizi mağaralara yönlendiren tabelaları gereceksiniz.



Mutlaka Gidin!
Mallorca’ya gitmişken mutlaka gitmeniz gereken yerleri ise şöyle sıralayabilirim: Deia, Soller, Valdemossa, Pollença ve Alcudia. Gece hayatına düşkün olanlar ve özellikle bekarlar için tavsiye edebileceğim yer ise kesinlikle Magaluf. Ama uyarıyorum binlerce sarhoş İngiliz ile uğraşabilecekler gitsin sadece. Ayrıca şehir merkezi olan Palma’dan hemen her gün düzenlenen yat gezileri ile de denizin tadını çıkarabilirsiniz. Ama sakın bu turları bizim ülkemizdeki tekne turları ile kıyaslamayın, hayal kırıklığı yaşarsınız. Çünkü ne gezinin uzunluğu, ne yemekler, ne de fiyatlar bizim Bodrum’da, Marmaris’te yapmaya alışık olduğumuz gibi değil. Bir uyarı da yemek ve servis konusunda yapmak gerekiyor. İspanya’da lokantaların önünde uzun kuyruklar görebilirsiniz, bu sizi şaşırtmasın. Ülke genelinde çok normal bir durum. Çünkü servis ve mutfak bize göre aşırı yavaş. İspanyollar akşam yemeklerini geç yiyorlar ve masadan da çok geç kalkıyorlar. Akşam yemeği ve diğer pek çok konuda ağır kanlı, aceleci davranmayan bir toplum. Bu yüzden yavaş servise hazırlıklı olmanızı özellikle tavsiye ederim. Ama yemekleri beklerken oyalanmak için mutlaka Mallorca zeytini ve zeytinyağı isteyin önden. Muhteşem! Adada kaldığımız 5 günde gezdiğimiz yerlerden en güzelleri hakkında size bir iki satır daha bilgi verip Barcelona’ya geçelim.

Valdemossa ve Deia: Dünyanın en güzel ve en sosyetik butik köyü. Dünyanın en zenginlerinin oturduğu (çoğunlukla yazlık olarak kullandığı) bir köy. Sarp kayalıklardan yükselen dağların en tepesine kurulan bu müthiş köyü mutlaka görmelisiniz.

Cala Deia: Bizim keşfedebildiğimiz yerler arasındaki en güzel koylardan biri. Denize girmek için ideal bir kumsalı ve minik de bir tesisi var. Hem yüzmek hem de şinorkel yapmak için çok ideal, tertemiz ve berrak bir suyu var.



Torrent de Pareis: Dünyanın en ilginç plajlarından ve mekanlarından biri. De Soller’den Pollença’ya giderken keşfettiğimiz bir koy. Bir çok lastik ve otomobil reklamın çevrildiği dünyanın en ilginç ve virajlı yolundan sahile iniyorsunuz. Dönmeye otoban çıkışından başlayıp, denize ayak basana kadar kilometrelerce devam ediyorsunuz. Küçük ama muhteşem bir koyu var. Bizim Olimpos’u andırıyor ancak koy çok daha küçük.

Pollença: Ada’nın kuzey batısındaki dağlık bölge. Gerçekten muhteşem bir doğal alan. Bu bölgede iki tane göl de bulunuyor. Göller, orman, oksijen, yürüyüş parkurları ile alternatif bir gün geçirebileceğiniz bir alan Pollença. Her günü deniz kenarında ve güneş altında geçirmek istemeyenler için bire bir.



Alcudia: Pollença dağlık bölgesinden adanın kuzey sahiline indiğiniz zaman muhteşem bir sahil kasabasına ulaşıyorsunuz. Upuzun sahil şeridinde birbirinden şirin yazlık evler, muhteşem bahçeli villalar, renk cümbüşü içinde restaurantlar ve balıkçılar. Tam anlamı ile kartpostaldan çıkmış gibi bir sahil kasabası Alcudia. Evlilik yıldönümümüzü kutladığımız muhteşem bir geceyi dostlarım ve eşimle geçirdiğim Alcudia’yı sanırım hiç unutamam.



Mallorca’da geçirdiğimiz muhteşem 5 günün ardından tatilimizin ikinci kısmı için Barcelona’ya geçme zamanı geldiğinde içimi hafif bir hüzün kapladı. Doğrusu bu samimi,sıcak Akdeniz adasını bırakıp bir metropole gitmek istemiyordu canım. Ama Barcelona’da da hareketli ve keyifli bir 3 gün geçireceğimizi biliyordum.

Uyumayan şehir Barcelona
Adada kaldığımız muhteşem kır evinden sonra Barcelona’da ise iki oda ve küçük bir salonu bulunan stüdyo tip bir apartman dairesinde (yaklaşık 70 metre kare) konakladık. En basit otelin bile kişi başı 80 Eurolardan başladığı Barcelona’da yine eşimin muhteşem organizatörlüğü sayesinde daireyi 100 Euro ödeyerek kişi başı 20 euro maliyet ile konaklama olayını çözmüştük.
Araç kiralama konusunda Barcelona için Mallorca ile aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Burada bırakın araç kiralamayı mümkünse taksiye bile binmeyin. Şehrin hemen her noktasına ulaşabileceğiniz bir metro sistemi var ve günlük ekonomik metro biletleri ile gezmeniz sizi inanılmaz bir trafikten kurtaracaktır.
Mallorca ile ilgili bölümü uzun tuttuğum için Barcelona’yı kısa ve öz geçeceğim. Bir kere giden herkesin söylediği gibi kesinlikle çok güzel bir şehir Barcelona. 24 saati yaşayan  bir kent. Gerek Gaudi’nin eserleri ve modern mimaride devam eden izleri, gerek sahili, gerekse gece hayatı ile her anınızı keyifle geçirebileceğiniz bir kent. Bu yüzden İspanya’ya giderseniz en azından 2 gününüzü Barcelona’ya ayırmanızı öneririm.

Benim 3 günlük Barcelona ziyaretimizden size mutlaka yapmanızı önereceğim aktiviteler ise özetle şöyle: Gaudi’nin eserlerini gezmek, Seven Portres’te bir akşam yemeği, Akvaryum ve Nou Camp ziyaretleri, La Rambla ve Flamenko gecesi.
İspanya’dan dönerken özellikle unutmamanız gereken nokta ise bence zeytin. Şaşkınlıkla Nasıl? dediğinizi duyar gibiyim. Ama esas  şaşkınlığı İspanya’daki zeytinleri yedikten sora yaşayacak ve bu lezzeti ömür boyu unutamayacaksınız. Şöyle söyleyeyim benim memleketim zeytin cenneti sayılabilecek kentlerden biri: Milas. Hemen her çeşit zeytini yemişimdir bugüne kadar ama  İspanya’da yediğim gibi bir zeytin görmedim. O yüzden sakın benim gibi zeytin alma işlemini Free Shop’a bırakma hatasına düşmeyin. Ne yapıp edip La Rambla’daki halk pazarından alın zeytininizi. Çünkü Free Shop’taki zeytinler hem aşırı pahalı hem de restaurantlarda yediğiniz zeytinlerin lezzeti ile alakası olmayan fabrika üretimleri.



Sizlerle son olarak uçaktaki dönüşümüzden bir anekdot paylaşmak isterim: THY ile dönüş yolculuğumuz akşam saatlerindeydi ve gece İstanbul Boğazı'na yaklaştık. Uçakta çok sayıda İspanyol turist de vardı. Biz tam Mallorca’nın dünyanın en güzel yeri olduğundan, Barcelona’daki tarih ve kültür bilincinin öneminden ve bu muhteşem şehri geride bırakmanın üzüntüsünden dem vururken, kaptan pilotumuz İstanbul Boğazı üzerinde iki ekstra tur atarak İngilizce şu anonsu yaptı: "Değerli Yolcular şu an İstanbul semalarındayız. Camlardan dışarı bakarsanız İstanbul Boğazı’nın güzelliklerini görebilirsiniz." Bir anda bütün İspanyollar camlara yapıştı ve hep bir ağızdan konuşmaya başladılar "Aman Tanrım burası cennet!" "Bu güzellik bir deniz mi? Yoksa nehir mi? Haritayı açsana bir daha bakalım" ve "İstanbul… Burası dünyanın en güzel şehri olmalı”.
İşte böyle sevgili dostlar. Eşim ve dostlarımla 5 günü Mallorca, 3 günü de Barcelona olmak üzere muhteşem İspanya tatilimizi böyle özetleyebilirim. Benzer bir tatil yapmak isteyenlerin soruları olursa da dokuzuncubulut aracılığı ile cevaplamaktan keyif duyarım. 

Alp Özgen - CNNTürk Spor Spikeri / Nisan 2010

Bu yazıyı beğendiyseniz, bunları da okuyun.  Üye olun yeni yazılar emailinize gelsin.